- tıkamak
- ختملقم
Türkçe-Arapça Sözlük. 2009.
Türkçe-Arapça Sözlük. 2009.
tıkamak — e, nsz 1) Bir şeyin ağzını, deliğini, içine konulan veya dışarıdan uygulanan bir nesneyle kapamak Camına vurdular, açtı, Ahmet kızın ağzına bir mendil tıkadı. S. F. Abasıyanık 2) i Yol, su, geçit vb. şeyleri bir engelle işlemez, akmaz, geçilmez… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çanına ot tıkmak (veya tıkamak) — (birinin) sesini çıkaramayacak, kötülük edemeyecek bir duruma getirmek, susturmak İsterseniz çanıma ot tıkar, beni mahvedersiniz. O. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
rüzgâr gelecek delikleri tıkamak — istenmeyen bir durum veya gelişmeye karşı her türlü önlemi almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gedikleri tıkamak — çıkan veya çıkacak olan zorlukları önlemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulak tıkamak — (bir şeye) bir şeyi duymazlıktan gelmek Vücudu içinden duyduğu çöküntülere kulaklarını tıkar, gözlerini yumar. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
lakırtıyı ağzına tıkamak — birinin sözünü bitirmesine imkân vermeden onu ters bir karşılıkla susmak zorunda bırakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız tıkamak — konuşma imkânı vermemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
lafı ağzına tıkamak — birinin rahatça konuşmasını engelleyip susturmak, söylemesine imkân tanımamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sözü ağzına tıkamak — bir kimsenin konuşmasına fırsat vermeden kendisi konuşmaya başlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulaklarını tıkamak — (bir şeye) dinlemek istememek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzını tıkamak — (birinin) sözünü kesmek, susturmak … Çağatay Osmanlı Sözlük